top of page
Henüz etiket yok.

SEARCH BY TAGS: 

FOLLOW ME:

  • Facebook Clean Grey
  • Twitter Clean Grey
  • Instagram Clean Grey

Viyana

Viyana'da 2 Günde Neler Yapılır?

2015 yılının Şubat ayında benim ve kız kardeşimin gönlünü fethetti Viyana. Biraz beraber çıktığımız ilk yurt dışı gezisi olmasından biraz da en sıradan binasının bile seyirlik kendi deyimleriyle "pasta kreması" görünümlü süslü binalarının dış mimarisiyle, neredeyse her sokağı fotoğraflık güzelliğinden.

Sadece hafta sonu kalacağımız için hızlandırılmış bir tura ihtiyacımız vardı. Tabii ki bu konuda gitmeden önce blog blog gezip "must see list" yapmaya çalıştık ama zaman kısıtlı olunca yine de her şey yetişmiyor.

1. Gün

Pegasus'un İstanbul - Viyana direkt uçuşuyla yaklaşık 2,5 saatte Viyana'ya ulaştık. Viyana Havalimanı biraz karışık geldi bana başta, ama en güzel yanı free wifi :) Valizinizi alıp çıkışınızı yaptıktan sonra şehir merkezine ulaşmak için bir kaç alternatif var: Sbahn (S7 hattı - biraz daha ucuz , CAT (daha pahalı, hızlı tren hattı), havalimanın hemen dışında sizi bekleyen taksiler ve Vienna Airport Lines (bir nevi Havataş). Biz daha ucuz olduğu için S7 hattına binmeyi tercih ettik. Havalimanından çıkmadan da 2 günlük Wienpass kartı alıyoruz ki sürekli bir bilet telaşı yaşamayalım. Ama sonradan anladık ki telaş yapılacak bir durum söz konusu değil çünkü biletleri kontrol eden yok. Yakalanırsanız cezası yüklüymüş ama biz kontrol eden birine rastlamadık.

Detaylı ücret ve saatleri öğrenmek istiyorsanız buradan göz atabilirsiniz.

S7 hattından Wien Mitte durağında inip Innere Stadt olarak bilinen şehir merkezine doğru ilerliyoruz. Biraz uzakta kalsa da şehrin kalbi sayılan Stephansdom' un 137 metrelik çan kulesini görebiliyorsunuz. Yolunuzu bulmak için fener görevi görüyor adeta.

Aziz Stephan Katedrali 1365 yılında inşa edilmiş. İçi de dışı kadar büyüleyici bu katedralin Kuzey Kulesinde bulunan Pummer'in Çanı olarak bilinen 20 tonluk dev çan 1683 kuşatmasında ele geçirilen Osmanlı toplarından yapılmış. Fakat hasar gördüğü için sadece yılbaşı arifesi gibi özel günlerde kullanılıyor. Giriş ücretsiz fakat kuleye asansörle veya merdivenle bilet alarak çıkmak mümkün. Bizim zamanımız yoktu fakat manzara enfesmiş, vaktiniz varsa mutlaka deneyin.

İçeride ise ayin yapılan bölüm ayrılmış bu yüzden fazla ilerleyemiyorsunuz, ancak bir iz bırakmanızı istemiş olacaklar ki notunuzu asabileceğiniz bir köşe mevcut. İster dilek yazın ister bizim gibi ".... was here" yazın, kim bilir belki tekrar gidip hala orada mı diye bakarsınız :)

Stephansdom'dan çıkınca kendinizi meşhur "Graben Caddesi'nde" buluyorsunuz. Bu caddede aklınıza gelebilecek hemen her mağaza mevcut. Ve ortada ise "Veba Anıtı" olarak bilinen 14. yy da yaşanan Avrupa nüfusunun üçte birinin ölümüne sebep olan veba salgınında hayatını kaybedenler anısına yapılmış olan "Plague Column" bulunuyor.

Biz hem biraz dinlenmek hem de yemek yemek için biraz mola verip bir restorana girdik. Viyana'ya kadar gidip Schnitzel yememek olmazdı tabii. Aslında asıl gidip yenilmesi gereken yer Figl Müller. Fakat ne yazık ki yer bulmak çok zor. İlle de en bilenen de yiyeceğim diyorsanız öncesinde sitesinden online rezervasyon yapıp menü ve fiyatlara göz atabilirsiniz. Biz gözümüze güzel gelen, fiyatları girişte tabelalarda yazan uygun bulduğumuz bir yere girdik. Bizim alıştığımızın aksine schnitzeli etle yapıyorlar. Yanında ise patates salatası ile servis ediliyor. Boyutu ise devasa. Oldukça aç değilseniz bitirmek mümkün değil. Ben çok zevkle yerken kardeşim aradığını bulamadı. 2 kişi için toplam 35€ gibi de uygun bir hesap ödedik.

Stephansdom'un biraz aşağısında bizim neredeyse en çok beğendiğimiz yer olan St. Peter Katolik Kilisesi (Peterkirche) mevcut. İçerisi küçük ama büyüleyici ve bizim şansımıza ayin vardı. Giriş ise ücretsiz mutalaka uğrayın.

Geldik meşhur Kohlmarkt caddesine...Vitrinler göz alıcı, fiyatlar dudak uçuklatıcı. Durumunuz müsaitse tabi ki alış veriş yapın bu caddede. Biz sadece vitrinlerin tadını çıkarttık :)

Caddenin en sevilen mekanı ise meşhur Demel Pastanesi. Vitrini resmen sizi içeri çağırıyor. İçeride ki hakim tek koku ise "çikolata". Çeşit çeşit çikolatalar, pastalar her şey enfes. Gelmişken bir sıcak çikolata içmeden dönmeyin. Apfelstrudel ve Viyana kahvesi "Melange" ise en çok tavsiye edilenlerden.

Demel'den çıkışta sizi Hofburg İmparatorluk Sarayı ve önünde faytonlar karşılayacak. Saray başta Habsburg hanedanlığı olmak üzere Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun birçok önemli kişisine ve hanedanına ev sahipliği yapmıştır. Hofburg Sarayı daha çok kışlık malikane olarak kullanılmış. Sarayda 4.659.852 tane tarihi eser bulunuyormuş. "Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler" Marie Antoinette işte bu Hofburg Sarayı'nda dünyaya gelmiştir.

Biz vaktimiz olmadığından içini gezemedik. Siz vakit bulursanız mutlaka gezin :)

Biraz mola vermek isterseniz her yerde çok şık cafeler mevcut. Graben üzerinde Cafe Havelka tavsiye ediliyor fakat biz bildiğimizden şaşmamak adına bir sokak altındaki Starbucks'a gidip biraz free wifi tercih ettik :)

Hava kararınca yavaş yavaş oteli gitme vakti geliyor, çünkü burada gece açık bir yer bulmak pek kolay değil. O kadar fazla otel var ki her bütçeye göre seçenek mevcut. Merkez yerlerde seçerseniz tabii fiyatlar artıyor. Biz Hotel Geblergasse de kaldık. Merkeze biraz daha uzak ama ulaşım çok kolay. Tek bir tramvayla Ringstrasse'ye ulaşabiliyorsunuz.

2.Gün

Ertesi gün otelde kahvaltımızı edip erkenden yola koyuluyoruz. Yanılmıyorsam Schottentor durağında inip Votivkirche'ye gidiyoruz. Önünde ise yemyeşil Sigmund Freud Park'ı mevcut. Votivkirche, İmparator'un kardeşi silahlı bir saldırıdan sağ kurtulunca Tanrı'ya bir minnet sunmak adına halka çağrı yapılarak 300.000 kişiden toplanan bağışlarla yapılmış. Giriş ücretsiz. Mutlaka uğrayın derim.

Kiliseden çıkıp Ringstrasse de dolaşmaya başlıyoruz. Univarsitat Wien, Rathausplatz, Parlamento binası, Burgtheater, Volksgarten, Naturhistorisches Museum Wien, Museumquartier, Maria Theresien-Platz, Volkstheater ve daha muhtemelen hatırlayamadığım harika bir kaç yapı daha Ringstrasse'de sıralanmış durumda. Bu yüzden de gezmek çok kolay.

Burgtheater

Rathausplatz'dan başlıyoruz. Burası girdiğimiz en eğlenceli yer oluyor. Bizdeki belediye binalarıyla pek alakası yok ne yazık ki :) Önündeki büyük alanda buz pateni yapılıyor Wiener Eistraum olarak geçiyor bu alan. Küçük dükkanlar kurulu çeşitli yiyecek ve içecekler satılıyor. Burada satılan özel bir ismi olup olmadığını bilmediğim, çubuğa geçirilip çikolataya batırılmış meyvelerden mutlaka almalısınız. Buz pateni yapmadık fakat yine bu bölgede kurulu City Skyliner'a hiç düşünmeden bilet alıyoruz (Tam 7, öğrenci 5€: detay) . Yaklaşık 80m yüksekliğe kadar çıkıp, 360 derece dönerek, içeride çalan Mozart eşliğinde mükemmel Viyana manzarasının keyfini çıkarıyoruz.

Rathaus'un hemen yanı Parlamento Binası önünde bulunan Athena Çeşmesi tüm görkemiyle bizi

karşılıyor. Parlamento binasının mimarı Theophil Hansen, hem binanın dışını hem de kapı kulplarından duvarlarına kadar içindeki her detayı tasarlamış.

Museumsquartier ise bizim yine sadece dışarıdan görebildiğimiz bir yer oldu. Bu bölgede bulunan Leopold Museum en çok ilgi görenlerden bir de Cafe Leopold var önerilen. Sizin aklınızda olsun.

Bu bölgeden tramvayla Belvedere Sarayı'na doğru yola çıktık. Yukarı ve Aşağı Belvedere Sarayı olarak iki parçadan oluşan barok yapılar birbirine çok geniş ve gözalıcı bir bahçe ile bağlı. Yukarı Belvedere Sarayı´nın en önemli özelliği ise 15 Mayıs 1955'da Avusturya'nın II. Dünya Savaşı' ndan sonra özgürlüğüne kavuştuğu anlaşmanın burada imzalanmış olması. İçeri de bulunan en ünlü eser ise Gustav Klimt'e ait The Kiss adlı eserin orjinali. Fotoğraf çekmek yasak ne yazık ki onu size gösteremiyorum.

Belvedere turumuzu da bitirince 2. günün sonuna geliyoruz. Ne yazık ki tatilimiz zaten 2,5 günlüktü. Bu arada hediyelik alma işini pazar gününe bırakmamınızı tavsiye ederim, hemen hemen her yer kapalı oluyor haliyle de seçenekleriniz çok sınırlanıyor. Hafta içi ise dükkanlar 19:00dan sonra büyük çoğunlukla kapalı. Hediyelik olarak Mozart çikolatalarını tavsiye edebiliriz.

Ertesi gün öğlen uçağımız olduğundan kahvaltımızı edip otelden çıkış yapıp direkt havaalanına geçtik. Gezemediğimiz bir sürü yer kaldı maalesef. Schönbrunn Sarayı, Prater, Hundertwasser Haus, Karl Kilisesi sizin zamanınız varsa mutlaka listenizde olsun. Biz bir daha ki gelişimiz için listeye aldık en yakın zamanda eksiklerimizi tamamlamak için dönmek üzere çok sevdiğimiz Viyana ile vedalaştık :)

bottom of page